hesabın var mı? giriş yap

  • manik bozukluk, iki ayrı kelime ile tarif edilebilir : hızlanma ve yükselme.

    manik davranış bozukluğu olan insanlar normal insanların yaptıklarını onlardan daha hızlı yapmaya başlarlar. düşünme ve konuşmalarında hız artar ve bu kişilerin d,ş,nce ve hareketlerini takip etmek zorlaşır. bir konudan diğerine hızla geçerler, atlaya atlaya ilerlerler. buna "çağrışımlarda gevşeme" denir. manik düşünce biçiminde "büyüklük hezeyanı" bulunur. kişi kendini güçlü, kuvvetli, her şeyin üstesinden gelebilecek olarak benimser. sanki her konuda uzmandır, yükselmiş bir kendine güven, her şeyi çözeceğine inanma (omnipotans) vardır. manik bozukluk geçiren kişi devamlı bir hareket haline geçer, aşırı abartılı coşku, uzun süre oturamama, yerinde duramama ve uyku ihtiyacının azalması görülür.

    şizofren kişi ile manik bozukluk geçiren kişiyi ayırmak önemlidir. manideki insan bütündür. şizofren kişi gibi dağılmış değildir. manik insanlar bizi güldürürler, şizofrenler ise ürkütür ve korkuturlar. manik bozukluk genellikle tetikleyici bir durumla ortaya çıkar.

    bir diğer tanımla, manik bozukluk, depresyon yaratacak bir durumda, depresyona düşmemek için sıçramak, yükselmek ve hamle yapmaktır. yani manik bozukluk depresyona karşı ortaya çıkan bir savunma davranışıdır. kişinin manik savunması ilaçla tedavi edildiğinde depresyon ortaya çıkar. depresyon bir problemi çözememekten çok, bir durumda kendine saygı duymamaktan oluşur. kişi kendini çaresiz hissettiği bir durumda, gerçekliğe "ben şöyleyim ben böyleyim" savunması ile tutunur. çevresini gürültülü düşünme ve abartılı davranışlarla doldurarak etkilemeye çalışır. manik bozukluk geçiren kişiler genelde çekingen, bağımlı kişilik yapısına sahiptir. sevgi açlığı çekerler. kendileri ile ilişkileri kopuktur, ne yapmak istediklerine değil başkalarının onlardan ne istediğine önem verirler. sevgi toplamak ve beğenilmek adına "ben güçsüz değilim, zayıf değilim" (inkar) düşüncelerine odaklanırlar. buna bağlı olarak, kendilerinden yüksek beklentileri oluşur.

    bu kişiler kendilerini manik atağa götüren durum karşısında çaresizliklerini kabullenememişler, kendilerine nefes aldırmayarak yüklenmişler ve manik savunma mekanizmasına sarılmışlardır. manik atağa giden kişiler çözemedikleri sorunlarla karşılaştıklarında kendilerine tahammül edemez, kendilerine saygı duyamaz ve kendilerini bu durumda kabullenemezler.

    manik bozukluk tamamen iyleşebilen bir hastalıktır, arkadan gelen depresif bozukluk da ilaç tedavisi ve psikoterapi uygulanarak tedavi edilir.

  • mekan ankara.. üniversiteden mezun olunmuştur.. öğretmenlik için ilk tercih olan istanbul'a tayin çıkar.. o gün mutluluktan uçarak eve gelinir, sevincini paylaşmak için ailesiyle..

    - baba, açıklandı sonuçlar..istanbul'a çıktı tayinim, ilk tercihim, istediğim oldu!
    (babada 5 karış surat)
    + nasıl taşıyacağız şimdi biz seni oraya, bir dolu masraf
    - ne taşıyacaksın baba ya bir masa bir yatak, hallederiz
    + şimdi ev kirala, bir dolu kaporadır bilmem nedir, battık
    - ya aman baba maaş alcam ya öderim..
    + sen orda idare edemezsin de kendini, yetmez maaşın..biz mi geçindireceğiz seni
    - of baba ya bırak tamam para para, sevincimi paylaştırmadın 2 dk sıçtın attın, pişman ettin söylediğime.. öderim ben sana yapacağın masrafı, sinir ettin valla...

    (bir süre sessizlik)

    ve az önce höyküren baba, kısık bir sesle asıl demek istediğini dile getirmek zorunda kalır.. anlamayan hödük kızı için

    + kızım, nasıl ayrılacağım ben senden

    e tabi, salya sümük mode on..

  • onayladığım genellemedir. 150 cm den 200 cm e kadar her kızın peşinden koşan bir abazayım aslında, veren de olmadı henüz, yalnız 150 cm lik bir kız gülümsedi geçenlerde, çok aktifdir, sanırım, hayal ettim yani.

  • ketum bir hayvan..

    sabaha karşı 02:30 civarında edirnekapı otobüs durağında oturuyordu dün biri.. banka oturmuş, kuyruğunu da kendine dolamış bekliyor..

    gittim yanına:

    -"pardon" dedim.. "bu saatte 500t var mı..?"
    şöyle ağır bir edayla başını kaldırıp yüzüme baktı.. gözleri mahmur..
    -"500t diyorum, bu saatte geçiyor mu?" dedim kendilerine doğru biraz daha eğilerek..

    göz göze muhabbetimiz taksicinin ilgisini çekmiş olacak, bizi izliyor..

    ama kedi efendide tık yok.. mahmur mahmur bakıp "miiiv" dedi sadece..

    "sana yol soranda kabahat serseri" diyerek okşadım başını.. aman, o mahmur karizma bir anda sırnaşık bir samimiyete dönüverdi.. iki patisinin yumuşağıyla elimi tutmalar, başını sevdirmeler..

    baktım gelen giden yok.. eyvallah dedim kedi efendiye.. yürüdüm metrobüse..

    bu sefer "miiiv" bile demedi.. çevirdi başını.. hem ketum hem vefasız..

  • " cumhuriyetimiz artık 91 yaşında ve alzheimer oldu, maalesef kendini imparatorluk sanmaya başladı. hazineyi yiyip bitiriyor..ve artık altına da kaçırıyor :( "

  • "sigara kullanmadığım için tam 3 saat 47 dk otobüs bekledim amk. allahtan durağa biri geldi sigarasını yaktı da yarısında otobüs geldi."

  • liseyi beraber okuduğum bir arkadaşım vardı, büyük hedefleri olan çalışkan bir arkadaşım. mühendis olmayı liseye başlar başlamaz aklına koymuştu, sıraya da mühendis olacağını, istediği üniversiteyi yazdı, teknik üniversitesi inşaat mühendisliği.

    garip bir çocuktu. sessiz, sakin, hayatında kavga bile etmemişti. derin bir havası vardı, altını kazdıkça daha derine indiğini görüyordum. rahatsız oluyordu sorularımdan, üstüne gitmiyordum. lisede aynı ranzada altlı üstlü yattık. önceleri üstte yatıyordu, geceleri haykırarak uyanıyordu, uyuyamıyordu çoğu zaman, üzülüyordum, anlat derdini diyordum, susuyordu. yer değiştik, ben üst ranzaya geçtim. daha rahat uyumaya başladı. sebebini sorduğumda daha az sallanıyor, ben rahatsız olmuyorum ama istersen değişelim tekrar dedi. yok dedim. konuyu da daha fazla irdelemedim. telefonla konuştuğunu neredeyse hiç görmedim, bazen telefonla uzun süre konuşup döndükten sonra yatağına geçip ağlıyordu. okulun kütüphanesine ve bilgisayar laboratuvarına sık sık giderdi. geçmişi de hep silerdi. ne baktığını ne araştırdığını bir türlü anlayamadık. zamanla hocalarında dikkatini çekti, psikolojik destek aldı. okul müdürü çocuğun geçmişini biliyordu ama bize söylemiyordu.

    ikimizde üniversiteyi aynı şehirlerde okuyacaktık. heyecanıyla bir şeyler yapma peşindeydik, ben gezmeye çok meraklıydım, o kitap okumaya. daha büyümüştük, zaten olgun olan arkadaşım daha olgundu. artık yüzündeki hüzünün yerini hırs almıştı. daha çok çalışıyordu eskisinden. başarılı oldu, büyük şirketlerde staj yapma imkanı buldu. bir gün bir kafede otururken tuvalete gitmişti, telefonu da masada. tanıştığımızdan beri telefonuna şifre koymazdı. açtım hemen, safariye girdim. yer imlerine baktım, kandilli rasathanesi, en sık tıklanan sayfaydı. önceleri bir şey demedim. evine gittiğimde bilgisayarına baktım, yine aynı şekilde. evde 1999 senesine ait gazeteler, kitaplar. kandilli rasathanesi yine yer imlerinde. sürekli son depremlere bakıyor.

    soramadım yine kendine. lisedeki müdürü aradım, tam bir hafta sonra ulaştım. sordum arkadaşımı, önce hatırlayamadı, sonra hatırlayınca okula davet etti. tüm hikayesini dinledim arkadaşımın. 99 depreminde ailesinin hepsini kaybetmiş, amcası büyütmüş hep, yatılı okumuş hayatı boyunca. inşaat mühendisliğini neden seçtiğini, telefonuna neden şifre koymadığını, geceleri neden haykırarak uyandığını, neden üst ranzada yatamadığını o an anladım. her şey bir anda gözümün önünden geçerek anlam kazanmıştı.

    bunları kendine anlatamadım, eğer bilseydim daha çok yanında olurdum. keşke daha çok yanında olabilseydim.

  • batı ülkelerinde tarımda kullanılan teknik ve teknolojiler. bu aynı zamanda batı ülkeleriyle neden tarımda yarışamayacağımızı da güzel bir şekilde gösteriyor.

    geçen gün haberlerde hollandalı bir çiftçinin hikayesini gördüm. adam tüm tarlasını teknolojiye emanet etmiş. toprağın altına su, nem, mineral oranlarını ve toprağın sıcaklığını, belli bakterilerin aktivitelerini sürekli tespit eden sensörler var ve bunlar cloud üzerinden yapay zekaya bağlı. tarlanın herhangi bir bölgesinde su veya minerallerde eksiklik varsa o bölgeye otomatik olarak takviye yapılıyor. ürünlerde hastalık filan varsa bu da yapay zeka tarafından tespit ediliyor. hasat zamanı da adamın yolladığı 5-6 drone bir sürü sefer yaparak tüm ürünleri topluyor. adam bildiğin evinde farmville oynar gibi bilgisayar üzerinden tarlasını işletiyordu. adam yapay zekayı kullanarak üretimi 7-8 kat arttırmış.

    kendi kendini süren traktörler, biçerdöverler, hasat ve ilaçlama drone'ları derken tarladaki her şey otomatiğe bağlanmış. üretim kat kat artmış çünkü tarlada bir mineral eksikliği veya hastalık olduğunda bunu yapay zeka çok daha çabuk farkedip önlem alıyormuş. ayrıca bir tarlada tüm topraklar eşit miktarda kaynağa sahip değilmiş ve yapay zeka aynı tarladaki çeşitli varyasyonları görme konusunda daha iyiymiş. mesela bir tarlanın kuzey tarafı güney tarafına göre daha sıcak, bakteri yönünden daha zengin veya belli mineraller konusunda daha fakir olabiliyormuş. insanlar bunun çoğu zaman farkına varamadıkları için tüm tarlanın her şeyi homojenik gibi davranıyorlar ama yapay zeka bu tür nüans farklılıklarını yakalayabiliyormuş.

    daha israil'in tohum teknolojilerine, genetik mühendisliğe filan hiç girmedim. bu işlerin sadece yapay zeka kısmı. şu anda tarım teknolojilerinde inanılmaz bir devrim yaşanıyor ve türkiye ne yazık ki bu devrimi çok geriden takip ediyor. bu yüzden sivas büyüklüğündeki hollanda bile bizden kat kat fazla tarım ürünü üretebiliyor.

    bu konuda birkac video:

    https://www.youtube.com/watch?v=qmla9nlfbvu

    https://www.youtube.com/watch?v=cn5hnzwhujy

    https://www.youtube.com/watch?v=jpvjuczpzlm

    https://www.youtube.com/watch?v=gsvt940us_8

  • "ben hayatım boyunca aralıksız 20 yıl koştum. bu süre zarfında en fazla 20 kişiyi aynı anda koşarken gördüm. şimdi herkes spor sever oldu. herkes koşu aşığı oldu. neden koşuyorsunuz? muhtemelen en son koşunuzu ilkokulda yaptınız."

    güler misin ağlar mısın?